17 Haziran 2012 Pazar

Nuriye Akman: ´Keşke herkes çoban olabilse´

Nuriye Akman: ´Keske herkes çoban olabilse´

Nuriye Akmanin yazisiGeçen aksam durup dururken genis bir ova canlandi gözümde. Otlari, dereleri, kuzulariyla uçsuz bucaksiz bir yesillik. Rüzgârin sesine varincaya degin hissettim manzarayi. Çobanlar bir agacin ardina gizlenmisti. Gidip bulayim onlari dedim. Kirlar çagirinca icabet etmek lazim. Sehrin betonu kalbe yürümüs, onu yumusatma zamani gelmis olabilir. Ertesi sabah, aklimi evde birakip Sileye yöneldim. Varliklarini hayalimde asikâr eden o çobanlari saklandiklari yerden çikardim. Bütün gün onlarla beraber dolastim. Hikâyelerinin söze dökülenleri kadar içte kalanlari da duymaya çalistim. Haber degeri tasimasa bile ilham verici ne çok durum var diye sastim. Misal mi? Çayirbasi köyünden Ekrem Kara ile baslayalim. Bazi insanlar bu böyledir demeden ögretir, haliyle tavriyla, farkinda olmadan çizdigi tabloyla... 60 yasindaki Kara, ilkokul mezunuydu ve tam kirk yildir çobanlik yapiyordu. Anasi ölüp analigiyla geçinemeyince Karstan Sileye gelmisti. O gün bugün çolugu da koyunlardi, çocugu da. Sevdigi kiz vaktiyle suya atmisti gençligini. Ondan sonra baska yavuklu aramamis, güzelligin hasini koyunlarda seyretmisti. Yalnizligini kamilen gideriyordu hayvanlar, özgürlügünü kadinlar gibi elinden almiyorlardi. Aklimi Istanbulda birakmam iyi oldu, yoksa anlayamazdim onu. Yine de nasil baktiysam gözlerine, bana dedi ki, Koyun dedigin melektir. Mübarege hizmet edeceksin, kötü söz çikmayacak agzindan. Koyunu melekle özdeslestiren zihnini yarip baksam acaba Hz. Ibrahime gökten bir koç geldigi anin resmiyle karsilasir miydim? Karanin, Bu is benim ziynetim. sözleriyle baska bir soruya savruldum: Su kir pas içinde, disleri dökülmüs garibanin diline bak. Hangimiz isimize ziynet tanimini kullaniyoruz ki? Isini, ziyneti bilen çoban Kara, hiç durmadan konusuyordu. Rahmetli annesinin de koyunlari varmis, bu koyunlar o koyunlarmis sanki. Gerçi Karsin koyunlari mor etekliymis, kuyruklari buradaki kivirciklar gibi ciliz degil, yagliymis ama olsun, ne istersen onu görürmüssün. O an Japon romanci Haruki Marukiye bir selam çaktim, Hey Yaban Koyununun Izindenin yazari! Gel bir de ölmüs annesinin koyunlarini güden bizim çobani dinle dedim. Kara, beni düzeltircesine, Bazen ben koyunlari güderim, bazen de koyunlar beni. deyince ürperdim. Sürrealizmin doruguna tirmaniyordum. Fakat hakliydi Kara, hepimiz tek bir senaryonun oyunculariydik, kim kimin pesinde kosuyor bilemezdik. Isini ziyneti bilen adam, koyunlari serbest birakmaktan, diledikleri gibi gezmelerinden yanaydi. Bundan hiç zarar görmemisti, Bir tanesinin burnu kanamadi bunca yil. derken gururluydu. Onu üzen, insanlarin aymazligiydi. Büyük sehirlerin ahalisi, doganin koynunda olmak için Silede ev sahibi olmuslardi. Ancak dogaya yakinligin da bir siniri vardi. Cami açip, Hey çoban! Götür su koyunlari buradan, çok pis kokuyorlar diye kiziyorlardi ona. Koyun kokmayan bir tabiat istemelerine sasiyordu Kara. Çoban efendi diye hitap etseler neyse. diye esef ediyor, Ben ne yapayim, koyunlarin hakki olan mera, evlere kurban gitmis. diyordu. Evlerden ve yollardan artakalan küçük toprak parçalarini degerlendirmeye mecburdu. Hakikaten ne yapsindi hayvanciklar, yesil gördü mü daliyorlardi iste.   [page_end] Kara, Koyun, insandan makbuldür. dediginde gülümsedim, Hele de annenin koyunlariysa, öyle degil mi? dedim. Sen kötülük yapan koyun gördün mü? diye cevaplayinca sustum. O zaman konuyu degistirdi: Sattigin koyunda gözün kalmayacak, bir verene bin verir Mevla. Bakti ki yine dalip gittim uzaklara, çantasindan bir tomar kâgit çikarip uzatti. Üzerinde Ekrem Karanin not defteri diye yaziyordu. Bir insaat sirketinin tahsilat makbuzlariydi bunlar. Rakam ve yazilarina aldirmadan, çizgisiz, tertemiz sayfalarmis gibi özlü sözlerle doldurmustu: Parani ver, gönlünü ver, canini ver, sirrini verme. Günlerini say, servetini say, büyüklerini say, yerinde sayma. Esini begen, asini begen, isini begen, kendini begenme. Emek ver, kulak ver, bilgi ver, hiçbir zaman bos verme. Satici ol, alici ol ama bölücü olma. Davet et, hayrat et, affet, ihanet etme. Ev al, araba al, akil al, beddua alma. Yaklas, tanis ama uzaklasma. Bunlari nereden aldigini sordum, kendisinin yazdigini söyledi. Hayir dedim, Sen yazmis olamazsin, internette dolasan türden laflar bunlar. Kendi fikirleri oldugunda diretti. Daha fazla üstelemedim. Ayda 450 liraya geçinen, agilin yanindaki barakada geceleyen bir çoban, belli ki koyunlarindan baska bir seylere de sahip oldugunu göstermek istiyordu. Bu sözleri önce baskasinin söylemesinin ne önemi vardi ki. Benimsemisti iste onlari, kendinin yapmisti. Ugurlar olsun ziynet sahibi deyip Yazimanayir köyüne geçtim. Herkes hazirdan yemek istiyor Köyün merasinda 63 yasindaki Resit Acarla karsilastim. Dogdugumdan beri çobanim. deyince, Ne güzel, zamani dilimlememis bizim gibi. diye geçirdim içimden. Kendi malinin çobaniydi o. Çünkü modern zamanlarda çoban bulmak zordu. Onca issiz varken hem de. Peki niye? Acar çoban söyle açikladi: Devamli ayaktasin, zor is tabii. Herkes hazirdan yemek istiyor. Köyümüzün issizleri bile bu ise yanasmiyor. Bos bos oturanlara gel, yariya bekle su hayvanlari diyorum, iih diyorlar. Yani koyunlari güt, vakti gelince satalim, yarisinin kazancini sana vereyim diyorum razi olmuyorlar. Düsünün hele, 4 yüz koyunum var, yüz tanesi kisir diyelim, kalani 60 bin lira gelir getirir, al 30unu sana vereyim diyorum, yanasmiyor. Koyunlar otlarken Kuran okuyor, vakti gelince namaza duruyordu. Tabii hayvanlarin ekine gittigini hissederse bozuyordu namazi, kul hakki almamak lazimdi. Sürüyü toplayip yeniden duasina dönüyordu. Ovaya baktiginda ne gördügünü sordum. Sadece güzellik. dedi ve ekledi: Allahin yarattigi güzellikleri görebilse, kimse birbirine düsman olmaz. Koyun dedigin melektir[page_end] Sonraki duragim Osmanköy oldu. Mehmet Ali Özcanin 62 yasinda oldugunu ögrenince, genç çoban kalmadigina kanaat getirdim. Özcan, yillarca Istanbulda insaat isçiligi yapmis. Simdi burada koyunlarla hasir nesirmis. Yaptigi ise inanamiyor, Sakaciktan çoban olduk. diyordu. Sabah namaziyla yollara düsüyor, bazen geceyi de disarida geçiriyordu. O da koyunu melek sayanlardandi. Nedenini bilmiyordu, Bize öyle ögrettiler. demekle yetindi. Istanbula dönüp aklimi yeniden kusanmadan önce koyun gibi olmak istedigime karar verdim. Mehmet Akif, kulagima Yumusak basli isem, kim dedi uysal koyunum/ Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum! dizelerini fisildadi. Bense koyunlugu edilgen aptallik seklinde anlamiyordum. Üstadim dedim ona, neye teslim olacagin önemli, öyle degil mi, boynunu kime uzatacagin... Koyun canini sahibine iade ederken gönlünde korku mu vardir, sevinç mi? Akif, tebessüm etmekle yetindi. Gözlerimi kapadim. Dünyanin bütün koyunlari içime doldu. Bana hep bir agizdan Koyun olmayi birak da, nefsinin çobani ol dediler. Bir gece önce o uçsuz bucaksiz yesilliklerin beni neden çagirdigini o zaman anladim.
Kaynak: http://www.moralhaber.net/
Haberi Oku
Etiketler: , Kültür Haberleri, haberler, Güncel Haberler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder